3 Aralık 2010 Cuma

ANADOLU DEVRİMİ

     Toplumsal düzenin ani biçimde değişmesi, gününü yaşayıp gitmekte olan insanların rahatını kaçırır. Devrimler, bu nedenle, içlerinde karşıt akımların tohumunu taşırlar. Kemalist Devrim de Anadolu insanının yüzlerce yıllık alışkanlıklarını altüst etmiş, bazı kesimlerin kendilerini dışlanmış hissetmesine neden olmuştur. Esasen toplumun hiçbir katmanını dışlamamış devrim yoktur.Son günelrde bir anadolu devrimi söylemidir gidiyor ağızlarda girişte de belirtildiği gibi alışkanlıklarımızı alt-üst etmek demek pek de yalnış değil aslına bakarsak devrimi tanımlamak için bazı kesimler kendilerini dışlanmış hissetmeleride bu değişimlerin etkilerinin doğal bir yansıması.
     Konumuz futbol. Konu futbol olunca Barcelona ve diğerleri diyesim geliyor; ancak yelpazeyi biraz daraltarak ve de üzülerek Türk futbolundaki değişimleri ve gelişimleri yazmak istedim bugün. Değişim ve devrim aynı paralelde değerlendirilmesi gerekn kavramlar.Son iki yılda birşeyler değişiyor Türk futbolunda gözle görülür bir değişim bu. Yeri geldi İstanbulspor,Gençlerbirliği,Gaziantepspor zirveyi salladıalr ama bu salayış pek de plan program dahilinde olmadığı için ligin zirvesinde her sene bu takımları görmemiz de pek mümkün olmadı.
     İlk planlı yapılanma örnekleri-ispanyaya baktığımızda plansız- Bülent Uygun un Sivasporu ile kendini gösterdi herkes bende dahil Sivasspor ne zaman yenilir üzerine fal açar olduk. Asıl konuda buydu sanırım Türk insanı pek alışık değil di mahşerin dört atlısı dışında bir takımı zirvede görmeye. Sivasspor istanbul takımlarını bir bir dize getiriyor üstüne üstlük oyun anlamında da gözle görülür bir farklılık yaratıyordu deplasmanlarda.Bülent Uygun mayası tutmuş gibi görünüyordu spor kamuoyu bir anda hiç yapmadığı bir şey yaparak Sivasspor sayfası hazırlattırdı editörlerine devrim inceden inceye kendini hissetiriyordu,bu rüzgar öylesine hızlı esmeye başlamıştı ki avrupa basını bile bu değişimin canlı tanıkları olmak için ülkemize gelip bizzat Sivassporun maçlarını yerinde izliyordu.-Çok az olmamız sorun değil, milyonlar bizimle olacak sözü sanırm bu satırlara biçilmiş kaftan bir anda yığınlar Sivassporlu oldu yarıştan erken kopan '' Ben Sivassporluyum'' diyebilecek kadar benimsemişti takımı. Herşey çok iyi gidiyordu ama  toplumun bu pesimist havasındanmıdr yada spor kamuoyunun bir anda daha 5 hafta varken şampiyon ilan etmesindenmidir,devrim başlangıç aşamsında kalmıştı.
      Bu deneme sonrası birde lügatımıza ''Gönüllerin Şampiyonu'' kelimesi girdi. Herşeyi yapmıştı kamuoyuna göre Sivasspor ama dış güçler, yok efendim yapmazlarcı yaklaşımlara olan inanç artarak büyüyordu taa ki Beşiktaş'ın Uefa elemelerinde Ukrayna'nın Methalis KHARKİW takımına 4 gollü mağlubiyetine dek. Bu yenilgi sonrası Beşiktaş T. direktörü Ertuğrul Sağlam'ın Beşiktaş taki görevine son veriliyor aynı dönem de Bursaspor Sağlam a kapılarını açıyordu. Ne olduysa bunda sonra oldu ilk başlarda beklentileri Şampiyonluk olmayan Bursaspor Devrimin tamamlayıcısı olacaktı tarihler 17 Mayıs 2010 u gösterdiğinde.
      Peki bu durumun hazırlayıcısı kimlerdi? Tabii ki dört büyük takım... plansız transferler ve içine girilen borç batağı daha önce şampiyonluk yaşamış bu dört takımı içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklemişti.Öyleki ''Dört Büyükler'' kadroalrından dönderdikleri futbolculara dahi ödeme yapan plansız,stratejisiz en önemlisi de istikrarsız aile şirketlerine dönüşüvermişlerdi.Bu tablo aslında bir fırsat alanı olmalıydı tabular yıkılacaksa bu dönemde olmalıydı ya şimdi ya hiç! Nitekim Bursaspor şampiyonluğunu ilan ettiğinde Fenerbahçe dışındaki diğer ''Büyükler'' yarıştan haftalar öncesinden kopmuştular.
       Ardından gelen yıl Türk futbolu için ilginç bir hal aldı şuan içinde bulunduğumuz haftalarda Galatasaray yarıştan kopmuş Beşiktaş can çekişir,Fenerbahçe ise idare eder bir vaziyette bulunmaktalar.Klasik bir deyiş ama ''Lig uzun bir maraton'' nihayetinde neyin ne zman olacağı belli olmuyor ancak şu bir gerçek ki DEVRİM gelişme safhasını çoktan geçti.Sonuç aşaması ise diğer DÖRT BÜYÜKler için daha da sancılı olacak o kesin.
     Bir Parantez de Trabzonspora açmak gerekli sanırım bu yaşıma kadar Fatih Terim in Galatasaray ı ile birlikte kazanmayı bu kadar arzulayan ve bu kadar göze hoş futbol oynayan takım görmedim Şenol Güneş gerçekten futbolu çok iyi biliyor ve gerçekten birşeyler ''Kalıcı '' olarak değişecekse bu Şenol hocanın sihirli dokunuşu ile olacaktır.Kayserispor için henüz çok erken ancak futbol anlamıyla biraz daha ofansif olmalılar çünkü artık ''Anadolu'' takımalrından beklenti büyük.   FREESTYLE

2 Aralık 2010 Perşembe

WİKİLEAKS'E GÜVENMEK

       Herşey okadar çabuk gelişmedi diğerlerinin aksine.Bazılarımıza göre bilindik şeylerdi bazılarımız ise:'' vay be neler varmış'' diyebildi. Wikileaks ten bahsediorum tabii ki ama herşeyden önce neydi bu wikileaks?  kelime anlamına girmek ve tanımlamayı bu şekilde yapmak en doğrusu Wiki bir kısaltma What I Know is kelimesinin baş harflerini aldığımızda karşımıza WİKİ çıkıyor tahminimce ve dilbilgisine güvendiğim arkadaşlarımın yalancısı olaraktan ''Bildiğim kadarıyla'' demek,diğer kalan kısım yani bileşik kelimeyi tamamlayan arta kalan kelime ise LEAK. Leak sızıntı, sızma anlamlarına geliyor ve nihayetinde bu sıkıcı çözümleme  '' bildiğimiz sızıntılar'' olarak çevriliyor türkçeye.
      Kimine göre bilgi kirliliği kimine göre araştırılması gereken konuların başında geliyor. Julian Assange bir vatandaşlık görevi olarak görüyorum diyerek dünya gündemini gerçekten tabir-i caiz ise meşgul mü etti yoksa dişe gerçekten dokunur belgeler mi bunlar. Şu bir gerçek ki ABD diplomasisi fena halde karizmayı çizdirdi ancak başta ülkemizdeki siyasiler olmak üzere İran, Azerbaycan bu belgeleri safsata olarak değerlendirdi.Diğer ülkeleri bir kenara bırakarak kendi ülkemizdeki etkileşimleri yazmak geldi içimden belki hiç kimse okumayacak ama içimde kalmasın bunlar:)
     Ülkemiz ile ilgili sayısız belge olduğu öne sürüldü, bunlardan çoğu mahalle ağzı dediğimiz tarzda başbakanımız için kullanılan üslup tamda amerikan vari. Aslında pek de şaşırılacak yakıştırmalr değil az çok amerikan kültürünü yakından bilen biri olarak; başbakanımıza şüpheci,uzlaşmadan uzak güvensiz gibi yakıştırmalar Ahmedinejad'a söylenenlerden yada Hugo Chavez'e yapılan yakıştırmalarla aynı gibi. Tipik amerikan saldırı mekanizması bir büyüklenme ve çevrendekileri küçük görme psikolojisinin örnekleri... dediğim gibi bence bunlar çok da anormal ithamlar değil. Esas olan ise İsviçre bankalarında ki 8 ayrı hesap ve bu hesaplarda ki milyon dolarlar.
      Bu ithamları iktidar partimiz milletvekilleri çok da önemsemediler yalan olduğuna hemfikirler bile ancak işin ilginç yanı buna benzer olaylara ,buna paralel olaylara verilen tepkilerin ve davranışların tutarsızlığı.
      Çok değil balyoz operasyonu ve ergenekon dalgası yine Taraf gazetesinin belgeleri ile bir anda gündemin başsayfasına kocamn kocamn puntolarla atılmadı mı? o dönemde bu iddialara pek de şüpheci ve realizmden uzak olarak bakmayan iktidar makamları şimdi ne oldu da bu Wikileaks olayına şüpheci bir şekilde yaklaştılar? neydi Wikileaks belgelerindeki iddalar ile Taraf gazetesinde ki iddialar arasındaki tutarlılık ölçütü ? biri ABD li diplomatlar tarafında yazılmıştı- hani şu her fırsatta eleştirdiğimiz kaypak diplomasi ile suçladığımız ABD- . Bir diğer çelişki ise bu inanmadığımız diplomatlarla sıkı ilişkiler içinde bulunduğumuz gerçeği. Biz hangi saftayız? diplomatlar yalan mı söylüyor;yalan söylüyor, bizi karalıyorlarsa nedir bu diplomatlarla ilişkilerdeki yakınlık konusundaki ısrar?
       Sonuç olarak güvenmeli mi güvenmemeli mi? tarzındaki soruları sormak yada peşinen YALAN demek için çok erken diye düşünüyorum bence bu ithamlar sadece çamur at izi kalsın projesi dahilinde mi yoksa gerçekten kötü kokular mı gelmeli burnumuza? araştırmak gerekli.Başbakanımız kendini
(AK)lamalı bir an önce. Bunlar benim içimden geçenler hiçkimse bu yazımı okumasada önemli değil şahsen içimde kalacağına yazıya dökülsün fena mı oldu bir şekilde beyin jimnastiği yapmış oldum:)
     Not: Blog yazmak gerçekten bir hobi olabilir ama sanırm BLOG YAZARI olabilmek hobiden daha fazlasını gerektiren bir emek işi ama Türkiye gibi bir ülkede yaşıyor ve her dakika yeni bir gündeme sahipseniz ve de blog konusu olarak gündemdeki konuları yazmak istiyorsanız gerçek anlamda bir emek harcamalısnız diye düşünüyorum bakalım ben ne kadar dayanabileceğim bu tempoya:)   FREESTYLE